
30 Mart 2009 Pazartesi
Patlamis Misir

Placebo - Yeni single

29 Mart 2009 Pazar
Ispanya - Türkiye 1-0

Dengeli ama bekledigimden keyifsiz bir mac oldu. Her ne kadar Ridvan üstüne basabasa Ispanya'nin favori olmasina karsin gözümüzde cok büyüttügümüzü söylese de ve macin genelinde Ispanya'ya cok nadir pozisyon vermis olsak bile, macin oncesinde beraberlik benim icin sürpriz sonuctu. Carsamba günü 3 puan aldigimiz takdirde bence bu iki maci basarili sekilde arkamizda birakmis olacagiz. Gelelim mac sirasindaki kücük düsünce ve izlenimlere:
- Galatasaray tribünleri ayni tezahürati 15 dakika söyleyince ekran basinda uykum gelir hep. Masallah Ispanyollar 90 dakika korna calmaktan baymadilar. Nasil bir azim anlamadim. Macin basinda Ridvan'in degindigi "gercek cehennem"den mac boyunca pek bir iz bulamadim.
- Masallah Senna'nin kafa ne kadar parlakmis. Yakindan görene kadar bu adamin kafasinda sac mi vardi diye sordum kendi kendime.
- Tuncay kadar kontrolsüz kosarken topa girerken vs. düsen oyuncu var midir acep? Her pozisyon yere düstü gibime geldi.
- Toplamda macin en net pozisyonu Nihat'in basta yakaladigi pozisyondu, onu atsa daha keyifli bir mac izleyecektik.
- Kontrollü oynamak isteyen bir takim, neden cok fazla baski da yemezken topu kaleciye kadar geri oynayip, degaj sonrasi topun kontrolünü rakipe verir anlamis degilim. Ispanya'nin baskili oynadigi anlarda oyunu geride kurmakta oldukca zorlandik.
- Mac oncesi ve sonrasi "How i met your mother" 3. sezon ile keyfimiz yerine geldi.
- Mac arasinda 10 dakikada pokerde 20$ i cebe atmam moralimi oldukca yükseltti. Lakin hafta arasinda 2 elde kaybettigim 60$ in acisi hala icimde.
- Macin basinda Emre'yi kadroda görünce killandim yine oldukca, ama fena degildi.
- Ramos'da cidden ne ciger varmis. 90. dakikada hala sagdan depar atiyordu adam.
- Carsamba günü atak futbolumuzu oynarsak bence 3 puan uzak degil, bakalim görecegiz...
27 Mart 2009 Cuma
Metro Günlükleri - 4

25.13.2009: Kitap - Umut / Ayse Kulin
26.13.2009: laylaylom...
25 Mart 2009 Çarşamba
Almanya modasinda en kötü 10

Almanlarin kötü giyindikleri, yalnizca türk milletinin ortak bir görüsümü bilemiyorum, lakin 10. madde icin hicbir sey aklima gelmeyince internette biraz bakiniyim dedim ama bu görüsü destekleyecek cok da bir sey bulamayinca sasirdim. Buna karsin söylemeliyim ki, buraya geldigimden beri bu konudaki görüsüm daha da bir belirginlesti ve kesinlesti. En azindan toplumun belli bir kesimi icin diyebilirim.
Tabii benim gözlemlerim büyük cocunlukla Stuttgart ile ilgili ve Stuttgart'in bir üretim sehri oldugu ve buna paralel bir ekonomik seviyenin burda yasadigi gözden kacmamali. Örnek olarak Heidelberg'de dolasirken gömleginizi ikinci kere düzeltmeniz geliyor etraftaki insanlari gördükce.
Uzatmadan buyrun her gördügümde beni benden alan alman modasindaki kanimca en kötü 10:
10- Bastada dedigim gibi bir 10 numara bulamadim. Fakat internette alman modasi ile ilgili bakinirken "Alman erkekleri en kötü sevgili secildi" seklindeki su habere rastladim. Biz türk erkekleride terimizle ün salmisiz.
9- Otelde yemege giyilen terlikler
Bu tiplerden her kayak tatilimde 1-2 masa dolusu gördüm. Bizdeki yazlikci tipinin kislikci versiyonlari esasinda. Zaten Avusturya'da ki kayak klübelerinin ev ortaminda dekore edilmesinden ve aile isletmesi olmasindan feyz alan bir grup, her aksam yemegini, ailece aksam yedikleri patetez salatasi söleni zannedip, esofman alti yalin ayak bildigimiz adidasimsi plaj terlikleri ile gelip, bütün yemek ortaminin icine etmeyi bir vazife biliyorlar. Tamam anladik saat 20-21 arasi odana cekilip yatacaksin, ugrasmak istemiyorsun üzerini degistirmekle ama her gün her gün nereye kadar.

8- Sandalet + corap kombosu
Bu kadar klasik olmasa kesin 1. numarayi kapardi. Beni mutlu eden bir cok almanin da bunu rahatsiz edici buluyor olmasi. Ilginc nokta ise bu kombonun sosyal sinif ayirt etmemesi. Gercekten her siniftan insani görebiliyorsunuz bu sekilde. Bizim eski insan kaynaklari müdürü bir örnek mesela. O ayak nasil terlemez, corap nasil kasindirmaz cözebilmis degilim.

7- Rengarenk is gömlekleri
Bizim lisede bir fizik hocamiz vardi Alman. Onun gömlekleriyle cok dalga gecerdik. Meger oldukca popülermis bu renkli gömlekler. Maalesef tam aklimdakinin resmini bulamadim, eh karsimda oturan müdürümün resmini de cekip koyamayacagima göre buraya, alttaki resimle yetinmek zorundasiniz. Genellikle altaki resimdeki gibi cizgili degilde karisik figürler iceriyor bu gömlekler. Mor, turkuaz, cimen yesili en tutulan renkler arasinda. Neyseki oyle bir gün icersinde 10-15 tane görmüyorsunuz is yerinde, aksi takdirde sirkette miyiz yoksa sirkte mi anlamak imkansiz olurdu.

Simdilik bu kadar... Gerisi bir baska sefere...
Nude Art

Robin: Oh wow, a new dart!
Ted: Hey, that new dart is great!
Robin: I did not know you were such a fan of "new dart", Barney!
Barney: Oh yes, Robin, I just love "nude art"...”nude art"
Barney: [after an awkward stare from Marshall] "nude art"![laughs]
Marshall: You found the painting, didn't you?
Izlemek isteyenler surdan buyursun...
24 Mart 2009 Salı
Yolda - Buket Uzuner

2 hafta sonunda bitirebildim, grupsefican'in okuduktan sonra bana biraktigi incecik kitabi. Ama bakmayin siz benim yavas okuduguma, esasinda 3-4 saatte rahatlikla bitirilebilinecek bir kitap "Yolda". 7 kisa hikayeden olusmasinin verdigi okuma rahatligi ile metrodan metroya okudum bu iki hafta icersinde.
Gezi kitabi kategorisinden siniflandirilsa da, gezilen yerlerden cok, o yerlere seyahatlar sirasinda yazarin tanistigi insanlarin hikayelerinden olusuyor kitap. 7 hikayeden, helsinki yolunda tanistigi obez dogu alman ile ilgili olani cok begendim, digerleri beni cok etkilemedi sanirim. Her hikaye sonrasindaki yemek tariflerine pek takilmadim acikcasi.
Okudugum ilk Buket Uzuner kitabiydi. Kalemini biraz fazla sade, kitapta verdigi tepkileri biraz fazla abartili ve yapmacik buldum. Bilemiyorum o anlarda gercekten o tepkileri verdi mi yada o sekilde düsündü mü, ama anlattigi hikayelerde kendini kaleme alisi bana cok icten gelmedi. Yoksa hikayelerde anlatilan diger kisiler gercekten bir tren yada ucak yolculugunda pekala önünüzdeki koltukta oturabilecek imajini veriyorlar.
Kolay okunasi, icerigi itibariyla da yolda, yada bir gezi sirasinda rahatlikla okunacak fakat kanimca cok fazla bir sey de beklenmemesi gereken bir kitap özet olarak.
23 Mart 2009 Pazartesi
Heinz Konserve Fasülye

Dün hazirlayip yedim, ama fotografini cekmek aklima gelmedi, borcum olsun.
Ekonomik krizin cm teknigi ile analizi

EDIT: Bu ilk yazdiklarimdan biriydi. Simdi yazilarimi karistirirken "draft" olarak kaldigini gördüm. Herhalde yayinlamayi unutmusum...
Bugün sabah ise gelirken metroda, psp'nin pilini sarj etmeyi unutmam ve okuyacak bir kitap da bulamamam sonucu, ipod esliginde metrodaki diger insanlari izlerken, gözüme benden iki sira onde oturan amcanin gazetesinde bir haber carpti.
"Daimler'in likitide sorunu yok" tarzindaki baslik beni alip, her championship manager fanatiginin yakindan tanidigi"vote of confidence" fenomenine götürdü.
Tam takiminizin bir sonraki macini analiz etmeye hazirlanirsiniz, rakibi inceler, oyuncu formlarini ellinci kez hesaplarsiniz ki, yönetimden bir haber gelir. Biz yönetim olarak teknik direktör bla blaya güveniyoruz seklinde bir haberdir. Oyuna yeni baslamissaniz pek bir anlam ifade etmez tabii bu söylem. Nerden ciktiki falan diye düsünüp, sonraki 2 mactan da galibiyetle alamayip kovulunca baglantiyi kurmaya baslarsiniz. Bu "Vote of Confidence" esasinda, takima 10 gün icerisinde ceki düzen vermezsen kendine baska takim ara demenin, baska bir yoludur cm'de.
Iste gazetede ki haberi görünce aklima bu geldi. Ates olmayan yerden duman cikmaz misali, bir sorun varki aciklama gelmis, "Likitide sorunumuz yoktur" seklinde.
20 Mart 2009 Cuma
Sagrario's Room

Haftayi bir "kacamak" oyunu ile bitirelim. Klasik nedensiz sekilde bir odada kapali kalmis kahramanimizi bir sekilde odadan cikarmaya calisiyoruz. Bir cok odadan kacma oyunundaki gereksiz zorlama cozümlerin olmamasi, grafiklerin gercege yakin olmasi oyunumuzun güzel taraflari. Ek olarak 4 sade duvardan olusmasina ragmen aleterin birden cok kullanilmasi gerekliligi ile ortaya cikan oldukca cok sayida bulmaca mevcut. Sikilanlar icin cözüm de buyrun burda.
Pismaniye

EDIT: Tesekkürler Selim'e...
Galatasaray - Hamburg 2-3

Metro Günlükleri - 3

16.Mart: Ipod - Metallica
17.Mart: Yanima bir sey almayi unuttugumdan mal mal etrafi izledim
18.Mart: Kitap - Yolda/Buket Uzuner
19.Mart: Poker Magazin
20.Mart: Poker Magazin
Hamburg hüsrani sonrasi poker hüsrani

5. elde Q6 ya girmedikten sonra flopta QQ4 görünce iyice bir delirdim. Sonra potu AQ ile baska birisi kapinca derin bir ohh cektim girmedigim icin.
9. dakikasinda coktan 100 kisinin elendigi turnuvada ilk 13 elde hala hic oyun kazanamamis ve 1300 marka ile 2060 markalik ortalamanin gerisine düsmüstüm bile. 17. elde JJ ile 150'i görüp, acilan 9 10 Q'a resti caktim. Gören amca AQ'i acinca karsima derin bir nefes almam gerekti. Fakat sonra 3 ün üzerine son kagitta acilan 8 o an hayatimi kurtardi. Turnuva ortalamasi o an 2300 ü bulmustu. Benim önümde ise 2800 marka vardi bu elin sonunda.
Sonrasinda 27. ele kadar oldukca defansif oynadiktan sonra sinek 5 6 ile girdigim oyunda son ana kadar kent kovaliyip bulamayinca 9 9'a 2000'e yakin marka kaybedip veda sinyallerini vermeye basladim. Sonraki elde karo 10 J ile rest cektim. Gören arkadas bugün 3. kez AQ i soktu gözüme. 22310 seklinde acilan ilk 4 kagit tam umutlarimi tazelerken son kagitta Q gelince turnuvaya 402. siradan veda edip, aklimda galatasaray maci saat olmus 1.00 yatagin yolunu tuttum.
Sonuc olarak klasik bir anlik sakinligi kaybetmenin turnuva pokerinde veda anlaminda geldigini belki 20. kez yasayarak ogrenmis oldum. Neyseki günü aksam üstü normal masalarda kazandigim 17$ sayesinde hala karda olarak kapattim.
19 Mart 2009 Perşembe
Mcfarlane - Kirmizi baslikli kiz

2006 civariydi herhalde internet üzerinden figur satisi isiyle ugrastigimda. O zamandan beri hastayimdir bu figure. Elime belki 10 tane gecmistir ama oylesine talep verdi ki, hepsini satmistim. Hatta sonlara dogru tek basina bulunamadigi icin bütün "twisted fairy tales" serisini ki, 6 figure denk gelir, satin alip, yinede ciddi kar ettiydim. Simdi üzülüyorum bir tane kendime ayirmadigima...
Yeni snowboard oyuncaklarim




How I met your mother

Cok keyifle izliyoruz. Uzunca süren bir "My name is Earl" sürecinden sonra ki, bence o da oldukca güzeldi, "how i met your mother" ile tavana vurdu sitcom keyfim. Türkiye'de iken tek tük karsima ciktiginda izleyip gülüyordum. Simdi iyiki en basindan baslamisim diye düsünüyorum.
Friends tadinda her sitcoma ait hafif romantizm, kahramanlarin bulustugu cafe/bar tarzi mekan, kadin erkek iliskileri ve extra komik karakter bu dizide de mevcut tabiiki. Zaman bulundugunda kesinlikle bir sans verilmesi taraftariyim, özellikle "friends" e hasta olunup saatlerce izlenilen günlere özlem duyanlar kacirmasin.
Ted: So, who are we picking up?
Barney: I dunno... her? Or maybe her...
Ted: Wait, so when you said we were going to pick someone up at the airport, you meant we were going to *pick someone up* at the airport?
Barney: Yeah...
Ted: You're kidding!
Barney: False!
ve Computer rest ceker

Dün aksam tüm gün kosusturma üzerine market alisverisini eve tasiyip, 2 bardak sarap icince erkenden mayisma ve uyuma moduna girdim. Tabii uyumadan evvel son 20 dakikayi degerlendime ugruna laptopi yanima alinca, bir anda kendimi yari uyku halinde poker turnuvasinda buluverdim.
1$ giris odenen 10 kisilik masada sona kalan 3 kisiden biri olmama ragmen, kartlarin da azizligine ugrayip son ikiye kalamayarak bir nane alamadim. (Birinci 7$, ikinci 3$ aliyordu.)
Bugün her poker turnuvasi sonrasinda oldugu gibi, gaza gelip internette poker hakkinda birseyler okurken, basliktaki haberi gördüm. Büyük ihtimal ile satranctan esinlenen ntv degimi ile bilim adamlari, insana karsi oynamasi icin bir poker bilgisayari gelistirmisler. Adi Polaris olan bilgisayara karsi 2007'de gerceklesen ilk turnuvanin formati oldukca ilginc. Iki ayri odada, iki poker ustasi iki farkli polarise karsi oynuyorlar. Her elde iki odaya dagitilan kartlar ayni olmakla beraber, ornegin ilk odadaki poker ustasina dagitilan kartlar, ikinci odadaki polarise, ikinci odadaki poker ustasina dagitilan kartlar ise birinci odadaki polarise dagitilmis. Bu sekilde sans faktörünün ortadan kalkmasi planlanmis.

Sonuc olarak 4 oyun ve her oyunda 500 el üzerinden oynanan turnuvada, 2 oyunu insanoglu, bir oyunu polaris kazanmis, bir oyunda berabere bitmis. Turnuvadan her oyuncu yaklasik 12.500 $ kazanmis. Büyük turnuvalarda havada ucusan milyon dolarlar düsünülünce deger mi 3-5 devre bozuntusuna kaybedip karizmayi cizdirtmek dedirtiyor bence valla.
16 Mart 2009 Pazartesi
Hamburg - Galatasaray 1-1

- Berlin'e beraber gittigimiz benim gurbet tayfasiyla izledik maci.
12 Mart 2009 Perşembe
Metro Günlükleri - 2

Yarin (Cuma) haftasonu kayagi icin sabahtan yola cikacagimdan bugünden yayinliyorum bu haftaki metro günlügünü:
9.Mart: Kitap - Yolda/Buket Uzuner
10.Mart: Kitap - Yolda/Buket Uzuner + iPod - Incubus
11.Mart: Kitap - Yolda/Buket Uzuner + iPod - Patrice
12.Mart: iPod - Moby
13.Mart: Horlama sesleri, sabah 6.30 da yola cikacagiz ve arabayi ben kullanmiyorum:)
Malygos - Varan 1

Koca oglandan 4. seferinde en sonunda birseyler kaptim. Tekrardan yaziyorum isteklerimi. Geriye kaldi 3.
Arcanic Tramplers
Hood of Rationality
Leash of Heedless Magic
Leggings of the Wanton Spellcaster
11 Mart 2009 Çarşamba
Medya farki

Gercekten fark nerde bilmiyorum. Ama buyrun burda, bugün sabah Stuttgart'da bir lisenin eski bir ogrencisi tarafindan taranmasi sonucu olen 9 kisiyle ilgili "Spiegel" de cikan haberin fotoalbümü. Bir fotograf bile yok yaralanan yada hayatini yitiren insanlarla ilgili, yada yerde yatan bir kurbanin üzerine örtülmüs ve kandan ötürü beyazligini yitirmis örtülere hedeflenmis bir kare...
Fark medyadaki anlayista mi, gazetecileri ölenlerin yanina yaklastirmayan poliste mi, hayatini yitirenleri yada yaralilari ulu orta yere sermeyen ilkyardim ekiplerinde mi, yoksa böyle bir fotografi gazetede görecek olsa tepki koyacak okuyucada mi? Ben sahsen bilmiyorum...
EDIT: Simdi Hürriyet'de ayni haberi gördüm. Tabii ellerinde alman basininda dolasan fotograflardan baska bir sey olmadigi icin cok etkileyici olamamis fotoalbüm. Ama yinede "Kanli baskindan ilk fotograflar" seklinde duyurmayi uygün görmüs Türkiyenin tiraji en yüksek gezetesinin internet sayfasi.
10 Mart 2009 Salı
Journey to the Center of the Earth

Death vs. Monstars


Narutosan ile Kankacan

9 Mart 2009 Pazartesi
Watchmen

Sonuc olarak cizgiromanlardan ve ozelliklede iyi ile kötünün Marvel vari sekilde göze sokulmadigi cizgiromanlardan hoslananlar icin kacirilmamasi gereken bir film Watchmen.
Bütün film boyunca bu Zeyna'da oynayan hatunda bunca yil oyunculuguna hic bir sey katmamis hala ayni kütüklükte diye düsündükten sonra, gercegi ancak bugün imdb ziyareti sonrasi anlamam ise günün bombasi olacak nitelikte. Bir taraftan cidden benziyor oyuncular, öbür taraftan ise akil var mantik var. Zeynayi izleyeli 15 yil olmustur. Watchmen'deki hatunun oldukca genc oldugu gözden kacacak gibi degilki. Yinede benzerligi ortaya koymak ve nostalji yasatmak adina buyrun asagida da Zeyna.
Metro Günlükleri - 5

01.04.2009: Kitap - Umut / Ayse Kulin
02.04.2009: Kitap - The Magician's Apprentice / Trudi Canavan
6 Mart 2009 Cuma
Sarap & Peynir

Uzunca zamandir bir sarap seminerine gitmek istiyorduk. Cok anladigimizdan yada anliyacagimizdan degil, daha cok bir iki isime kulak asinaligi saglamak ve bu sekilde markette sarap alirken gözü kapali bir tane secmemekti amac.
Cokca uzun bir arastirmaya girmeden, Almanya'da hemen hemen her türlü kursu bulabileceginiz VHS(Volkshochschule) denilen kurs mekanindan ayirttik yerimizi.
Daha sonradan anlayacagim üzere, VHS kendi seminarlarini veren bir sarap eviyle anlasmis ve dolayisiyla Cuma günü bir ton yagmurda isten erken cikip sehrin hafif disindaki mekanimiza kosturmamiz gerekti.

Aslinda hersey güzel basladi. Oldukca los ortami, yaklasik 30-40 kisilik salonu ile klasik bir sarap mahseninde idi seminerimiz. Normalda 25-30 kisilik gruplara alisik olmalarina ragmen, o gün yalnizca 9 kisinin katilimi nedeni ile az kalsin iptal ediceklerini belirtti egitmenimiz ilk olarak.
Ben, zebracan ve Istanbul'dan konugumuz grupsefican'in yanisira 6 adet bayan vardi seminere katilim gösteren. Ilk saskinligi önümüze konulan peynir tabaklarinda yasadik sanirim. Her peynirin bolcana ve teker teker ortaya gelecegi konusunda hemfikirken, herkezin önüne birakilan tabaktaki peynir kirintilarini görür görmez, iki yol belirdi önümüzde. Ya sarap&ekmek seminerine terfi etmek, yada sarap seminerinden sonra dönerciye kosacak kadar alcalmak. Ekmeklerin firindan cikarilip sicak servis yapilmasi, ilk secenegi tercih etmemizi kolaylastirdi ki, zaten bizim taraftaki ekmek kasesinin 3-4 kez doldurulmasi gerekti gece boyunca.

Toplam 14 farkli sarap esliginde 12 cesit peynirimizi tattik. Genel anlamda benin en cok sinirime dokunan atmosferin fazla sessiz ve bos olmasiydi. Tamam baslarda her sey güzeldi, amca anlattikca bizde dinliyorduk vs. ama grupsefican'in kendinden beklendigi üzere her bardakda daha fazla sarap birakmasi sonucu gittikce artan bardak sorununu (bilemiyorum her sarap seminerinde böyle mi oluyor ama 2 bardagimiz vardi, bir kirmizi bir beyaz icin) benim kalanlari icmemle cözmeye calisinca bir noktadan sonra sarap ustasinin anlattiklarini takip etmekten usenir oldum.
Simdi mekanda toplam 10 kisi olunca da, usta anlatirken kendi aramizda konusmak da pey uygun kacmadi, nitekim peynirlere catali batirirken bile aman catal tabaga deymesin de cok ses cikmasin diye kasar bir moda girmeye baslamistik.

Diger katilimcilarda da yavas yavas alkolün etkileri ortaya ciksana, 6 hanim paso sorulari ile konuya olan ilgilerini koruduklarini gösterdiler. Ben o anlarda bu 6 bayandaki azime hayranlik ile yaklasirken bir yandan da Türklügüme yakisir sekilde, gencler icin soyle bol sarapli müzikli ve eglenceli sarap seminerleri tasarlamakla, gelen katilimci bazinda kar hesaplari yapmakla mesguldum kafamda.
Sonlarina dogru zebracan ile yasadigimiz kücük tartisma nedeni ile iyice beter olan geceden aklimda kalan, daha dogrusu zaten bildigim ve seminer vasitasiyla tastikledigim ayrintilar ise su sekilde:
- Türk peynirlerini düsünmedigim takdirde en sevdigim peynirler hala rokfor ve parmesan
- Kivami kremsi olan kamamber ve türevi peynirler ile aramin iyi olmadigi
- Hicbir gazli , tatli ve meyva aromali beyaz saraplarin bogazimdan gecemedigi
- Son zamalarda kirmizi sarapla aramin daha iyi oldugu, bu baglamda raki gibi tadina varmak icin belirli bir olgunluk gerektirdigi. (Bu sadece varsayim)

Ertesi aksam zebracan ile yasadigimiz tartismaya olumlu tarafindan bakip rakisiz ama parmesan/merlot esliginde planladigim süper efkar/wow gecesini ise (efkarla wow nasil bir araya gelecek ise) ettigi telefon ve bulusma onerisi karsisinda 1,5 saate sigdirmam gerekti.
1,5 saatte icilen bir sise merlot, tabiiki tartismada ibreyi benim tarafima ceviriverdi ve sarap&peynir gecemizden geriye kalan tadilan peynir/sarap listesi ile grupsefican'in "Simdi bu 6 kadinin kocalari evde bira iciyorlar dimi?" yorumu oldu.
Ninja Kami

Haftayi bir "point and click adventure" ile kapatalim. Yalnizca dogru yerlere dogru sirayla kliklemeye dayanan oyunumuz, oldukca sirin grafiklere sahip. Olmek söz konusu degil, yanlis yere kliklediginizde orjinal pozisyona geri dönüyorsunuz. Iki dakika sikintiya gelemeyip sinirlenenlere hemen cözüm linkini de veriyim. Yinede önce bir kendinizin kasmasini öneririm.
Metro Günlükleri - 1

Sabah ve aksam yarimsar saatten 1 saat az zaman degil. Nerden baksan 3 Naruto bölümü eder. Iste bu teoriden yola cikarak Metro günlükleri serime basliyim dedim. Toplamda metroda gecen zamani kullanarak neler yaptigimin bir listesini cikarmak gibi bir sey. Buyrun ilk hafta:
2+3 Mart: PSP+ Disgaea
4 Mart: iPod+ Dream Theater ve Bush
5 Mart: iPod+ Gorillaz
6 Mart: iPod+ Gorillaz
Hurriyetim sen cok yasa..

Saya'nın masrafları ise yok denecek kadar az. Onun çalışması için sadece bir pile ihtiyaç var.
4 Mart 2009 Çarşamba
Ver elini Malygos

Bugün veya yarin 25 kisilik Malygos'a 3. kez düsürmek icin girecegiz. Ilk iki raid'de zarlar maalesef benim yanimda degildi. Simdi surdan bir "loot table" yaratiyim dedim. Iste düsünce yürü ya kulum "need" basacagim itemlar asagida. Hadi rastgele...
Arcanic Tramplers
Hood of Rationality
Leash of Heedless Magic
Leggings of the Wanton Spellcaster
ve belki
Mantle of Dissemination
EDIT: Malygos'u tek seferde aldik ama ise yarar bir sey düsmedi. Sonrasindaki Sart 2D denemeleri wipe senligine dönüsünce en son Naxx da bir kolu temizleyelim dedik. Razuvious'dan Bindings of the Expansive Mind düstü de, sonunda mavi kolluklarimdan kurtuldum.
Settlers of Catan

Almanya'ya gelene kadar hic duymamistim Catan serisini. Almanya sinirlari icinde en az Monopoly veya Risk kadar taninmis bir kutu oyunu kendisi. Gecmisi diger ikisi kadar eski degil, ilk olarak 1995 yilinda Almanya'da piyasaya cikmis. Almanya'dan cikip tüm dünyada oynanan ilk kutu oyunuymus wikinin dedigine göre. (ilk ve tek oyundur hatta, bunu da ben diyorum). Almanlarin her seyi notlama ve siralama sevdalarindan nasibini alarak 1995'in en iyi oyunu ünvanini kazanmistir ki, bu ödülün 1979'dan beri veriliyor olmasi ayri bir yazi konusu olaraktir ilerde.
Genel olarak ele alirsak, kaynak toplama ve kullanimi üzerine bir strateji oyunu. Oyundaki her bölge, daha sonra yol, köy, sehir vs. kurmaya yarayan kaynaklardan bir tanesini üretiyor. Bu bölgelerin kenarina kurdugunuz sehirler ile kaynak toplayip, haritada yayilmaya ve daha fazla sehir kurmaya calisiriyorsunuz. Eglence, düsünme ve strateji katsayisi oldukca güzel ayarlanmis. Her ne kadar dün biz oynarken, birisi cok düsündügünde saate bakmalar, yada "oyun yarina biter mi" türü sokusturmalar yasansada 4 kisilik oyunu 2 saatte bitirdik. Oldukca da keyif verdi.

Oyunun oldukca fazla genisleme paketi var. Yine wiki'nin listesinde 25 i buluyor genisleme paketleri. Ben su ana kadar ilk oyunu ve ilk genisleme paketlerinden "Cities and Knights of Catan" i oynadim. Oyunun ana semasi tamamen ayni, yalnizca ek ufak ozellikler soz konusu bu pakette.
Internet'te online oynanabilen cesitli sayfalara da rastladim fakat cok incelemedim acikcasi. Türkiye'de ise "Catan Kolonicileri" seklinde abuk bir ceviri ile Türkce olarak piyasada bulunabiliyor. Bu ismi gördükten sonra benim önerim ne yapip edip, almanca olmasa bile ingilizcesinin bulunup oynanmasi seklindedir.